Gürcistan XVI. Yüzyılı üç krallık (İmereti, Kartli, Kakheti) ve bir Prenslikle (Samtskhe Saatabago) karşıladı.
Gürcistan XVI. Yüzyılı üç krallık (İmereti, Kartli, Kakheti) ve bir prenslikle (Samtskhe Saatabago) karşıladı. İmereti Krallığı Batı Gürcistan’ı kapsıyor, bugünkü Apkhazeti de bu krallık sınırları içine giriyordu. İmereti Kralı İmereti, Raç’a-Leçkhumi ve Svaneti bölgelerini doğrudan kendisi kontrol ediyor; Guria Bölgesi'ni Gurieli, Odişi’yi Dadiani yönetiyordu, Apkhazeti Eristavisi yine Şervaşidze olup o da Odişi (Samegrelo) Eristavisine bağlıydı. Bugünkü Apkhazeti’nin olduğu bölgede bu dönemde çok ilginç bir süreç başlıyor, bu en eski Gürcü bölgesinde Abaza-Adige kabilelerinin yerleşimi başlıyor. Birkaç yüzyıl devam eden süreci bugünkü Apkhazeti’nin önemli kısmının yukarıda bahsedilen gruplar tarafından sahiplenilmesi ve bölgenin yerli Gürcü (Gürcü, Megreli-Lazi, Svani) halktan boşalması izledi.
XV. Yüzyıl sonunda Odişi ve Odişiye bağlı Apkhazeti arasındaki sınır bugünkü Gagra ilçesinin batısından, Psou Nehri ve Mdzimta kesiminden geçiyordu. Avrupa menşeli belgelerden görüldüğü üzere Gagra ilçesinin bu kısmının halkını XV. Yüzyılın ilk yarısında Gürcüler (Megrel-Laz) oluşturuyordu [1], dolayısıyla etnik sınır da büyük ihtimalle Odişi (Samegrelo) ve Apkhazeti arasındaki sınır bölgesi ile örtüşüyordu.
O dönemin Apkhazeti Ersitaviliği (prensliği) Mdzimta Nehri'nden Nikopsia’ya (bugünkü Tuapse bölgesi) kadar olan alanı kapsıyor, halkı Abaza-Adige gruplarından oluşuyor, Odişi Eristaviliği'nin sınırları içerisinde olan Gagra ilçesinden beriye halkın baskın çoğunluğu Gürcü (Megreli-Laz, Gürcü) idi. Bu şekilde o dönemin en önemli şehirleri Tskhumi (Sokhumi) ve Anakopia etnik olarak Gürcülerden oluşuyor, yine Apkhazeti yani Batı Gürcistan Katalikos-Patrikliği'nin bulunduğu yer olan Biçvinta doğrudan Odişi Eristaviliği sınırları içine giriyordu. Biçvinta Orta Çağ Gürcistan’ında eğitim ve dini açıdan en önemli merkezlerden biri idi.
Bilindiği gibi XIV-XV Yüzyıllarda Apkhazeti Eristaviliği (Prenslik) bugünkü Apkhazeti Bölgesi'nin dışında ve daha ilerisinde bulunuyor, halkının mutkak çoğunluğunu da birbiri ile akraba Abaza-Adige grupları oluşturuyordu. Gürcüce birer terim olan «A p k h a z i » ve «A p k h a z e t i» nin bu dönemde anlamları daraldı ve değişti. Önceki yüzyıllarda Batı Gürcülerini veya genel olarak Gürcüleri ifade eden Abhaz terimi bu dönemden itibaren ise daha çok Apkhazeti Eristaviliği içerisinde yaşayan halkı ifade etmek için kullanılıyor. Gürcistan’da birleşik feodal yapının bozulmasından (XV. Yüzyılın ikinci yarısı) sonra ise bu bölgedeki süreç yıldırım hızı ile değişiyor. Karadeniz'in daha yukarısındaki kıyı bölgelerinden ve Kuzey Kafkasya’nın dağlık bölgelerinden bugünkü Apkhazeti Bölgesi'ne yeni yeni Abaza-Adige elementlerinin gelişi başlıyor. Gürcü Feodaller mümkün mertebe bu durumla mücadele ediyorlar ancak şunu ifade etmek gerekir ki Birleşik Gürcistan Krallığı yıkıldıktan sonra bu süreçte karşı onlar eskisi gibi başarılı olamadılar. Sonuçta bugünkü Apkhazeti Bölgesi'nde XV-XVII Yüzyıllar arasında radikal etnik değişim oldu. Yukarıda bahsedilen kabilelerin Gürcistan Krallığı içlerine yerleşme çabaları XIII. Yüzyılda başlamıştı ancak o zamanlar bunu başaramadılar. I. Vamek Dadiani tarafından onlara karşı XIV. Yüzyılın sonunda gerçekleştirilen sefer sonucu bu süreç tüm yüzyıl boyunca durdu. O’nun seferi sonrası Karadeniz kıyısı boyunca “Cikilerin” kaleleri yok edildi, Vamek onların topraklarından çok değerli eşyalar ve aynı zamanda tutsaklar getirdi. XV. Yüzyılın sonundan itibaren süreç yeniden başladı. Ancak bu kez bölünmüş Gürcistan Devleti yöneticilerinin gücü tüm bu süreci durdurmaya yetmedi.
Günümüzde elimizde mevcut belgeler XVI. Yüzyılın başlarından itibaren bugünkü Apkhazeti’de olanlarla ilgili süreci analiz etmemize imkân veriyor. O dönemde bugünkü Abhazların ataları Kafkas Dağları'nın güney tarafında, o zamanki Apkhazeti Eristaviliği sınırları içerisine giren ve Tuapse’ye kadar olan alanı kapsayan bölgede ve aynı zamanda Kuzey Kafkasya bölgesinde Kuban ve Zelencik nehirlerinin aşağı kesimlerini kapsayan alanlarda yaşıyorlardı. Daha eski Avrupa belgelerinde tam olarak bu bölgede “göçebe Abaza kabileleri” işaretlenmiş olup onlar Gürcistan topraklarına geliyorlar [2]. Dolayısıyla bugünkü Apkhazeti Bölgesi'ne Abaza kolonizasyonu iki taraftan gerçekleşmiş olup Soçi bölgesinden «Cikiler», yine aynı şekilde onların Kuzey Kafkasya’daki akrabaları olan dağlılar yine aynı şekilde zorla giriyorlar. Avrupa arşivlerinde muhafaza edilen çok önemli belgeler bu grupların Apkhazeti’ye akın ettiği o yolları ortaya çıkarmamıza imkân veriyor. İtalyan belgelerinden anlaşıldığına göre Samegrelo Bölgesi'nde, bugünkü Apkhazeti’nin olduğu bölgede dağlık alanda «K a r b a t r i» isimli kale vardı. Ünlü İtalyan coğrafyacı Giovanni Batista Nicolisi’nin eseri Hercules Siculus Sive Studium Geographicum coğrafya kitabında o dönem ve daha öncesine ait veriler mevcut olup sözkonusu kalenin koordinatları Carbatri.67.46.Mengreliam fecuitur Regio şeklinde verilmiştir [3]. Yazarın diğer eseri olan Dell'Hercole e studio geografico kartografık tablo içermekte olup bu eserde bugünkü Apkhazeti’nin tamamını kapsayan Samegrelo sınırları tam olarak verilmiştir [4].
Bu noktanın tam yeri XVI. Yüzyıl Avrupa haritalarında verilmiştir. «K a r b a t r i» kalesi Sokhumi’nin (Sauatopoli) batısında, Biçvinta’nın (Pezonda) kuzey tarafında, Bzipi bölgesinde, Kafkas Dağları'nın altında işaretlenmiştir [5][6][7]. Aynı belgelere göre Samegrelo’nun sınırı Biçvinta’nın batısından geçmekte olup dolayısıyla Samegrelo bugünkü Apkhazeti’nin neredeyse tamamını kapsamaktadır. Yukarıda verilen coğrafik veya kartografik eserlerin kaynağı pek tabii Avrupalılar tarafından, özellikle de XIII. Yüzyılın ikinci yarısında bölgede ortaya çıkan, yine XIV. Yüzyılda ülke yöneticilerinden Sokhumi kentinde ticaret kolonisi kurma yetkisi almış olan Cenevizliler tarafından toplanmış verilerdir [8]. Yukarıda söz edilen ve Bzipi bölgesinde dağlık alanda bulunan «K a r b a t r i» kalesi ilgi çekicidir. Dadianiler düşmanların bu bölgeye her zaman deniz tarafından geldiği o dönemde neden bu dağlık alanı tahkim etme gereği duymuştu. Cikilerin kendisi de deniz yolu ile Gürcistan topraklarına saldırıyordu. Avrupa belgeleri yine her şeyi aydınlatıyor. «K a r b a t r i» kalesinin kuzeyinde, Kafkas Dağları'nın ötesinde, Kuban, Zelencik ve Laba nehirlerinin olduğu bölgede, bugünkü Abhazların atalarının yaşadığı yer ve merkezi noktası ACUA/aqua olan ABCVAS REGİ yani Apsuva Bölgesi işaretlenmiştir. Bugünkü “Akhazlar” Sokhumi’ye (Aqua) ve kendilerine de Apsuva (Aҧсуаа) demektedir. Böylece, Bzipi bölgesinde ulaşılmaz bir yerde duran «K a r b a t r i» kalesinin Dadianiler tarafından, tam olarak buranın devamındaki alanlarda, Kafkas dağlarının arkasında yaşayan ve bu yolla Bzipi nehri vadisini geçerek Apkhazeti’ye gelen kabilelerin durdurulması için yapıldığı açıktır. Sonraki dönemde Gürcistan Krallığı dağıldıktan sonra Kuzey Kafkasya’dan gelen akımların Bzipi vadisini ele geçirdiği ve daha sonra bugünkü Apkhazeti’nin farklı alanlarına yerleşmelerinin gerçekleştiği, yine Sokhumi ve devamındaki alanları ele geçirdikten sonra Sokhumi kentine Kuzey Kafkasya’dan geldikleri bölgenin merkezi noktası olan o ismi verdikleri anlaşılıyor.
Abaza-Adige gruplarının Apkhazeti’ye yerleşmesi açısından onların efsaneleri, tarihsel hikâyeleri veya etnogenetik veya şecerelerine ait bilgiler ilginçtir. Efsanelerden birine göre onların kahramanı İnal Apkhazeti’de defnedilmiş olup mezarı Bzipi nehri bölgesinde, Pskhu isimli yerde bulunuyor. İnal-Kuba’nın mezarı aynı zamanda Abaza ve Adige soyadlarının tümünün tapınağı idi [9]. Şunu belirtmek gerekir ki Adigeler ve Abazaların Apkhazeti’yi kazanmak ve oraya yerleşmek için verdiği savaşı anlatan Abaza-Adige efsanesine göre İnal’ın yanında – Aşe ve Şaşe Abaza isimli beyler vardı. Bu anlatımlarda büyük ihtimalle tarihsel gerçekler de yansıtılmıştır. Bazı Abhaz sülaleleri hakkında mevcut söylencelerde bizzat onların esasen Kuzey Kafkasya’dan (Adige, Kuban, Laba ve Zelençik bölgesi) ve aynı şekilde Ciketi’den göçü anlatılıyor. Bugünkü Abhazların atalarının Kuzey Kafkasya’dan buraya göçünü anlatan süleleler ile ilgili hikâyelerde bir dizi Abhaz sülale adı sıralanmaktadır; örneğin Avidzba’lar, Ampara’lar, Aşuba’lar [10]. Bazı gerçekler Abhaz tarihçiliğinde de gizlenmiş değildir, birçok Abhaz soy adının Kuzey Kafkasya’dan Apkhazeti’ye göç ettiği düşüncesi sabittir [11]. Kuzey Kafkasya kökenli Abhaz soy adlarının büyük kısmının temeli olarak, onların tapınma yeri olan, sülalelerin koruyucu tanrısı olarak kabul edilen «Pskhu-Nikha»nın bulunduğu Pskhu dağı kabul ediliyordu. Kökenleri de onunla ilişkilendiriliyordu. Pskhu-Nikha onlarca Abhaz sülalesinin temeli ve tapınağı idi [12]. Kuzey Kafkasya’dan gelen grupların yerleşmesi tam olarak bu yerde geçkeleşti ve daha sonra da bugünkü Apkhazeti’nin farklı kısımlarına yerleştiler. Gerçekten de bu nedenle Apkhazeti’ye göç eden Abaza-Adigelerin yerli Gürcü (Megreli-Lazi, Svani, Gürcü) halkla birleşmesi süreci ilk önce Apkhazeti dağlık bölgesinde, ilk olarak ise Bzipi bölgesinde gerçekleşti. Göçü yansıtan benzer soy efsaneleri tarihsel gerçeklerin belirlenmesi açısından pek güvenilir kaynaklar olmasa dahi onların tarihi belgelerle birleştirilmesi ile biz yine de Apkhazeti’de o dönemde gelişen süreçle ilgili belli kanıtlar oluşturabiliriz.
Kafkasya hakkında, İtalyan gezgin Giorgio Interiano’nun Della vita de’ Zichi, chiamati Ciarcassi adlı eserinde ilginç bilgiler mevcuttur. Bu çalışmada XVI. Yüzyılın başlarında yayınlanmıştır fakat anlatılarn konular daha önceki gelişmeleri yansıtmaktadır. Çerkesya sınırları hakkında Interiano şöyle diyor: “Cikilere Vulgarca (İtalyan dili), Yunanca ve Latince aynı şekilde Tatarca ve Türkçe dillerinde Çerkes deniyor, onlar ise kendilerine Adige diyorlar. Onların yaşadığı çevre Tani nehrinden Asya’ya kadar, şimdi Vosper denen Kimer boğazına kadar olan kıyı boyuncadır… Ve Karadeniz kıyısında, Cauo Di Bufsi’ye kadar ve Pasizi nehrinde (Fiume Phasi) Kolkheti (Colchide) sınırları içerisine olan Apkhazeti’ye (Auogaxia) sınırlar… Ve onların tüm kıyıları sulak alanlar dâhil yaklaşık 500 mil olup sekiz günde gezilebilir [13].
İtalyan yazarın eseri son derece ilginç olmasına rağmen açıkça Interiano sınırları yüzeysel olarak ve bazen hatalı verilerle yazmıştır. İtalyan gezginin bahsettiği Cauo di bufsi şimşir limanı (bzebis navsadguri*) olup bugünkü Gudauta ilçesinde, Bzipi nehri yakınında idi, yine Pazisi (Fiume Phasi) nehri Rioni nehridir. Bu alan o zamanlar Gürcülerle mukim idi, dolayısıyla Çerkeslerin sınırı ne Bzipi bölgesine ne de Rioni nehrine kadar gelemezdi. Diğer taraftan, Interioni ilginç bir şey söylüyor ve bize Çerkesya’nın güney sınırını anlamamıza imkân veriyor. Onun verdiği bilgiye göre Çerkesler Apkhazeti (Augaxia) ile sınır olup Apkhazeti Kolkheti yani Samegrelo sınırları içerisindedir. Bilindiği gibi o dönemde Samegrelo Bölgesi bugünkü Apkhazeti’nin tüm topraklarını kapsıyordu ve yine Samegrelo’ya bağlı olan o dönemin Apkhazeti Eristaviliği de (yani Samegrelo’nun parçası) bugünkü Apkhazeti’den ötedeydi. Interiano’nun bilgilerinin hatalı verilerinin dönemin Avrupa haritalarına yansıdığı görülüyor. Bunun açık bir örneği Freduchi Anconeli’nin 1555 yılına ait haritası [14] olup Ciketi (ZICHIA) sınırı Interioni’nin verdiği bilgiye bağlı olarak Samegrelo (MENGRELLIA) sınırı olan Bzebis (Gürcüce şimşir demek) limanına (Cauo de bussi) kadar geliyor, dolayısıyla buna göre Biçvinta (Pezonda) ve genelde Batı Gürcistan katalikos-patrikliği bölgesi Çerkesya sınırları içerisine giriyor, oysa gerçekte ne o döneme kadar ne de daha sonra bu durum olmamıştır. Interioni’nin verdiği hatalı genel bilgiler kartografik haritalarda ikinci bir hata ve karışıklığa sebep olumuş, onlar haritada Apkhazeti’yi (Auogaxia/Auogassia) Interioni’nin dediği gibi Samegrelo’nun (Kolkheti) sınırları içine değil daha çok Ciketi sınırları içinde göstermiş, Freduchi’nin haritasına da tüm bunlar yansımıştır. Interioni’nin sınırlar hakkındaki yanlış bilgileri kartografik haritalara tamamen yansımadı. Anlaşılmazlığa sebep olan şu ki; eski, daha güvenilir verilere göre Apkhazeti (Auogaxia/Auogassia) bugünkü Apkhazeti’nin ilerisinden, Büyük Ciketi yani Çerkesya sınırından, Tuapse’den başlıyor, yine Interioni’ye göre Apkhazeti Bzebi (Cauo de bussi) limanı çevresine “çekildi”. Böylece haritacılar için bu tarihsel kaynağun birleştirilmesi kolay oldu ve dolayısıyla onların yaptığı haritalara da bu hatalar veya karışıklıklar yansıdı. Freduchi’nin yukarıda bahsedilen çalışmasında aynı anda iki farklı kaynağa göre bölgeler işaretlenmiştir:
XV. Yüzyılın ikinci yarısında yapılmış olan daha eski sınır haritalarında bu tür karmaşalar yer almıyor ve Karadeniz kıyı bölgelerindeki gerçeklere ve doğrulara göre düzenlenmiş olup Interiano’nun verdiği bilgilere rastlanmıyor [16][17][18].
Aynı zamanda “Ciketi” etnoniminin kendisine de değinmek gerekiyor. Eski tarihçi-yazarlara göre bu halkın Kafkas Dağları'nın arkasında Sarmatia’da yaşadığı bilinmektedir. Onların Karadeniz kıyısında birkaç yerde varlığından ilk bahseden Yunan tarihçi Strabon’dur [19]. Kendisi Kolkheti’de bulunmuş olan II. Yüzyıl yazarı Flavius Arianus Cikilerin lokalizasyonunu kesin olarak belirliyor. Onun söylediğine göre Cikileri Saniglerden ayıran Akeunti (Şakhe) Nehri'dir. Ariane’nin verdiği bilgilere göre Cikilerin bölgesinde eski Lazika noktası bulunuyor [20]. Eski Lazika daha sonra Nikopsia olan yerdir ve V. Yüzyıl yazarlarının seyahatnameleri bunu onaylamaktadır [21]. Nikopsia’nın (eski Lazika) Ciki toprağına dönüşmesi onların Karadeniz kıyılarına yerleşmesi ve oradaki Gürcü kabilelerin güney-doğu istikametine göçü nedeniyle gerçekleşti. V. Yüzyıl yazarı şunları ifade ediyor “Eski Akalardan eski Lazika’ya kadar ve sonra daha çok da Akeunti [Şakhe] nehrine kadar Heniokhlar, Korakslar ve Kilikler, Melankneliler, Makelonlar, Kolkhlar ve Lazlar denen kabileler yaşıyordu; şu anda ise Cikiler yaşıyor” [22].
Devam eden dönemde Gürcü prenslik-krallıkları tarihsel sınırlarını tekrar kontrol altına aldılar ve Nikopsia’dan Şakhe bölgesine kadar yerleşmiş olan Cikileri Gürcistan Krallığı'nın sınırları içine dâhil ettiler.
VIII. Yüzyılın Gürcü Hagiografik eseri olan İone Sabanidze tarafından yazılmış “Abo Tbileli’nin Eziyeti” aynı zamanda Batı Gürcistan (Apkhazeti) Krallığı'nın sınırlarını da yazıyor: “Sınırları Pontus Denizi [Karadeniz] kıyısında tüm Hıristiyanlar, Trabzon sınırındaki Kaldia’ya [Lazeti], Apsaros’a [Gonio] ve Napsa [Nikopsia] Limanına kadar [23].
X. Yüzyıl yazarı ve Bizans İmparatoru VII. Konstantinos Porphyrogennetos eserinde Kafkasya Bölgesi'ne değiniyor, Ciketi ve Batı Gürcistan’ın [Abkhazeti] kapsadığı bölgeleri şöyle yazıyor: “Ciketi 300 mil uzunluğundadır, Ukruhi’den [Kuban] başlar aynı isimdeki şehrin bulunduğu Nikopsia Nehri'ne kadar uzanır… Ciketi’den yani Nikopsia Nehri'nden Sotiriupolis (Trabzon yakınları) şehrine kadar kıyı boyunca olan yer Apkhazeti’dir. Burası da 300 mil uzunluğundadır.” [24].
Birleşik Gürcistan döneminde bu taraf Apkhazeti Prensliği (Eristavilik) sınırlarına giriyordu. Bu bölgenin tamamını ise Dadiani ailesi yönetiyordu. XIII. Yüzyıl Gürcü kaynaklarına göre Vardan Dadiani “Doğu Gürcistan’da devlet görevlisi-devlet büyüğü, Orbeti ve Kaeni kalelerinin (Kvemo Kartli’de iki kale) sahibi ve Batı Gürcistan ise Nikopsia’ya kadar tartışmasız onun mülkü” idi [25].
«N i k o p s i a» Gürcü tarih yazımında Gürcistan’ın kuzey-batıdaki sınırıdır, V. Giorgi’nin varisi IX. Daviti'nin 1346 yılında kral olmasından sonra da aynı şekilde anılmaktadır. “Yine kral Giorgi’den sonra oğlu Daviti krallık tahtına oturdu. Katolikos-Patrikler ve Nikopsia, Speri (İspir), Derbent’e kadar ileri gelenler toplandı ve kral olarak kutsadılar” [26].
Daha önce belirtiğimiz gibi Arrianus’a göre Cikiler ve Sanigler arasındaki sınır Akeunti nehrinden, yani bugünkü Şakhe’den geçiyordu.
Cikilere komşu olan Saniglere gelince, onlar batı-Kartveli (Svan-Kolkh) boyudur ve onların Gürcü dünyasının üyesi olduğu eski tarihi kaynaklarda da onaylanmıştır. III. Yüzyıl yazarı İpolite Romaeli onlar hakkında şunı yazıyor: “ Sanigler diye adlandırılan Savan’lar [Svanlar], Pontus denizine (Karadeniz) kadar, Apsaros ve Sebastapolis’in [Sokhumi], Hiso limanı ve Pazisi Nehri'nin olduğu yere kadar uzanıyor [28].
Zamanında Abaza-Adige kökenli Cikiler ile Gürcü olan Sanigleri ayıran o noktadan XIV-XV-XVI. Yüzyıl Avrupa haritalarında Sanna olarak bahsedilmekte 29][30][31], tabii ki bu Sanigleri işaret etmektedir. Son derece önemli bir başka gerçek de şudur; bugün de tam olarak Şakhe havzasında bulunan bir tepenin adı Adige dilinde (Çerkesce) Sonçtkh’dur (Шьэуныч). Adigece “Sone” Svan” anlamına gelir, tkh- ise tepe, Sonçtkh ise Svan Tepesi demektir [32]. Bu tepede bulunan bir yere Adige’ler yine Sonç diyorlar ve bu kelimenin birebir tercümesi Svan’dır.
Dolayısıyla tarihsel kaynakların analizine göre Gürcü boylarından biri olan Saniglerin, antik dönemden beri Sebastapol’den (Sokhumi) itibaren, Abaza-Adige kökenli Cikilere sınır oldukları Şakhe Nehri'ne kadar olan alanda yaşadıklarını söylemek mümkündür. Ubuhlara gelince, yine Abaza-Adige dünyasının kollarından olan Ubıhlar antik çağda bugünkü Soçi bölgesinde değil, daha çok daha yukarılarda, Kafkas dağlarının arka yüzünde yaşıyorlardı.
VI. Yüzyıl yazarı Prokofi Vesarieli Kafkasya’nın bu bölgesinde yaşayan halka değiniyor ve şunu yazıyor: “Abazgilerin sınırından sonra Kafkas Dağları boyunca Abazgiler ve Alanlar arasında Bruklar yaşıyor. Yine Evksinis Ponti (Karadeniz’in eski adlarından biri) kıyısında Cikiler yaşıyor… Onlardan sonra [doğusunda] Saginler [Sanigler] yaşıyor, bunların kıyıdaki toprakları eskiden beri Romalıların işgali altındadır. Romalılar burada iki adet kale yaptılar: bunlar aralarında iki günlük mesafe olan Sebastopol [Sokhumi] ve Pitiunti [Biçvinta]’dır [33].
V. Yüzyıl anomim yazarlarından biri Soçi ilçesinde bir nehirden söz ediyor. Onun ifadesine göre “Abaski çayından Brukhonti’ye kadar (şimdiki Miziki isimli yer) 120 stadium (eski Roma ölçü birimi, bir stadyum 185 m), yani 8 milyon, yine Brukhonti’den İrakli Burnu’na (Piksite isimli yer) 60 stadium yani 12 milion mesafe var.” [34]
Brukhonta akarsu adı Brukhların (Ubıhlar) adı ile ilişkili olup onların Kafkas Dağları'nın kuzeyinde yaşadığını daha önce belirtmiştik. Bu akarsuların olduğu alan da Kafkas Dağları'nın o bölgesinde ve Ubuhların (Brukhlar) bölgesi ile sınırdır. Dolayısıyla Brukh Çayı'nın adı yani Brukhonta buradan gelmektedir. Ubuhların Soçi taraflarına yerleşmesi hiç şüphesiz yeniçağda gerçekleşti.
Açıklık getirilmesi gereken bir konu daha var. Gürcistan Krallığı sınırları içerisinde yaşayan Cikiler kimdi, onlar Abaza boyu muydu yoksa Adige boyu mu? Başta şunu belirtmek gerekir ki gerek Gürcü gerekse yabancı kaynaklarda «Ciketi» terimi farklı anlamlarda, bazen coğrafik yer adı, bazen ise etnik anlamda kullanılıyor, dolayısıyla «Ciketi» terimi bazen iki grubu birden, bazen Abaza boyunu, bazen sadece Adige boyunu ifade etmek ve bazen de sadece coğrafik tanımlama için kullanılıyordu. Denize kıyı alanlarda yaşayan tüm Abaza-Adige grupları bu isimle ifade ediliyordu. Yukarıda adını verdiğimiz Interianı Cikiler olarak sadece Çerkesleri kastediyordu, çünkü o bu grubun kendisine “Adige” dediğini belirtiyor, ancak bazı başka yazarlar Ciki boyunu bize başka şekilde sunuyor.
Örneğin Giovanni Plano Carpini XIII. Yüzyılda Kuzey Kafkasya ve çevresini yazarken şunu söylüyor “Güneyde Kubanların bitişiğinde Alanlar yaşıyor, Çerkesler, Hazarlar, Yunanistan ve Konstantinepol (İstanbul) var… Aynı şekilde Cikilern toprakları.” [35].
Ioane Haliponteli XV. Yüzyılın başlarında Cikilerin ülkesinin Çerkeslerinki ile aynı olduğunu belirtip şunu söylüyor “Ciketi ve Çerkesya aynıdır” (Ziquia sive Tharquesia), fakat kabileleri sayarken neredeyse Cikiler ayrı bir halk gibi Çerkesleri ve Cikileri ayrı belirtiyor. O, kuzey taraflarını yazarken civarda Yunanlılar, Ermeniler, Cikiler, Gutlar, Tatlar, Valaklar, Ruslar, Çerkesler, Lekler, Oslar… yaşıyor diyor [36]. Haliponteli aynı zamanda Apkhazeti’yi de küçük bir ülke olarak (bu tam olarak bugünkü Apkhazeti dışında olan o dönemin Apkhazeti Eristaviliği için geçerlidir) ve Abhazları “kendi dilleri” var diye yazıyor, Apkhazeti dağlarının Megrellerin ülkesi (yani Odişi Eristaviliği) ile komşu olduğunu söylüyor, burada kesinlikle Gagra tepelerini kastediyor çünkü o dönemdeki Apkhazeti Eristavliliği'nin bugünkü Apkhazeti’nin dışında olduğu XIV. yüzyılın olduğu gibi XV. Yüzyılın kartogtafik haritalarda da onaylanmaktadır.
XVI. Yüzyılın yazarı, diplomat Sigmund Fon Gerbenştain Karadeniz ve Azak Denizi çevrelerini şu şekilde yazıyor: Güney-doğuda, Meoti bataklıkları [Azak Denizi] ve Pontos [Karadeniz] yanında, bataklıklarla birleşen Kuban Nehri'nde Abhaz halkı yaşıyor. Nehrin denizle birleştiği yerde dağlarda Cikiler ve Çerkesler yaşıyor… Bu dağlarda ne Türkler görünüyor ne de Tatarlar. Hıristiyan olmalarına rağmen onlar kendilerine özgü yaşıyorlar… Kuban’ın ötesinde Samegrelo var…[37]
Gürcü tarih yazımında Ciketi çoğu zaman coğrafi tanım olarak kullanılmaktadır. Yukarıda belirttiğimiz gibi Ciketi halkı Karadeniz kıyısına kuzeyden göç etmiş ve Şakhe nehrine kadar Kolkheti Krallığı'nın sınır bölgelerini ele geçirmiştir. Sonra Gürcü devleti bu bölgeyi tekrar birleştirdi, buradaki halk Cikiler de Gürcistan hâkimiyetine girdiler ve kaynaklara göre Hıristiyanlığı da kabul ettiler. Yukarıda ifade edildiği gibi Büyük Ciketi ülkesi Nikopsia’dan başlıyordu, orası Gürcistan egemenliği altında değildi ve esas olarak Çerkes kabilelerinden oluşuyordu. Gürcistan sınırları içerisindeki Küçük Ciketi’ye gelince, görüldüğü üzere oranın halkı birbiri ile akraba Abaza gruplardan oluşuyor, aynı zamanda onların akrabası olan kabileler Kafkas Dağları'nın arkasında Kuzey Kafkasya’da yaşıyordu. Yüzyıllar boyunca Kuzey Kafkasya’dan bazen geniş ölçekli bazen dar kapsamlı grupların bu bölgeye yerleşmesi gerçekleşiyordu. Erken dönem Gürcü tarihi belgelerinde bu tür dalgaların izleri görülüyor [38]. Bu gruplar yavaş yavaş güney-doğu yönüne hareket ederken buralarda yaşayan Gürcü boyundan halkın daha doğuya doğru göçü oluyor ve kısmen de bu grupların arasına karışıyordu. Birleşik Gürcistan Krallığı döneminde bu süreç ağır bir durum arz etmiyordu ancak içten içe bu yönde sorunlar vardı. Vamek Dadiani’nin Ciketi’ye seferi ve Gürcistan’ın başka devlet yöneticilerinin tedbirleri bu süreci durdurma gayreti de idi.
XIII. Yüzyılda, ikiye bölünmüş haldeki ülkede siyasi kriz de vardı, Batı Gürcistan’da Eristaviler kendi feodal bölgelerindeki yetkilerini genişlettiler. Tarihsel kaynakların verdiği bilgiye göre “Giorgi Dadiani gelişmeleri gördü, Tskhomi (Sokhumi) Eristaviliği'ne da ele koydu ve Odişi’yi Anakopia’ya kadar ele geçirdi. Aynı şekilde Şervaşidze Apkhazeti’yi, Gurieli Guria’yı ve Svaneti Eristavisi Svaneti’yi idaresine aldı. [39]. Anlaşıldığına göre Dadiani kısa sürede sınırı Khosta’ya kadar uzattı ve Apkhazeti Eristavisini de tamamen itaat altına aldı. Dadiani ailesi Moğol işgali öncesinde olduğu gibi şimdi de Gürcistan’da en güçlü aile oldu, başka feodaller de onlara itaat ediyordu. Nikopsia’ya kadar uzanan Apkhazeti Eristaviliği Şervaşidze’nin yönetiminde idi. Bu dönemden itibaren, Apkhazeti Eristaviliği içerisinde yaşayan Küçük Ciketi halkına Gürcü ve yabancı kaynaklarda «Abhaz» denmeye başlandı. Eski bir Gürcü terimi olan ve o dönemde Gürcü ile eşanlamlı olan Abhaz’ın anlamı değişti.
Dolayısıyla Ione Haliponteli tarafından anlatılan, Samegrelo ile sınır ve kendi dili olan Abhaz ülkesi bugünkü Soçi ve Tuapse ilçelerini kapsayor ve içine küçük yani Gürcistan Ciketi’si de dâhildi. Gürcü kaynaklarında coğrafik bir terim olan “Ciketi” terimi daha sonra da kullanılmış, artık Apkhazeti Eristaviliği bugünkü Apkhazeti Bölgesi'ne de yayıldıdıktan ve bu bölgede Abaza grupların yerleşimi gerçekleştikten sonra, Şervaşidze ailesi Ciketi’deki doğrudan kontrolünü kaybetmiştir. 1572 yılında Samegrelo’da iç savaş devam ederken III. Giorgi Dadiani yardım için “Abhaz, Ciki ve Çerkesleri” kullandı [40].
Gürcistan Krallığı sınırları içerisinde yaşayan Cikilerin kim olduğu, Abaza boyu mu Çerkes boyu mu olduğu sorusuyla ilgili, tarihsel kaynakların gösterdiği gibi onların büyük kısmının Abaza kabileleri olduğunu, yeniçağdan sonra Gagra ilçesinin doğusuna geçtiklerini söyleyebiliriz. Yani kat’i olarak söylemek gerekir ki Gürcistan sınırları içerisinde olan Cikiler başlangıçta yaşadıkları Şakhe Nehri ve Tuapse arasındaki topraklardan sonraki yüzyıllarda bugünkü Gagra ve Soçi ilçelerinin bulunduğu bölgeye yerleşmişler, yine onların ilk yaşadıkları Tuapse’den Şakhi nehri arasındaki bölgeye de kuzeyden gelen muhtemel baskılar sonucunda Çerkes kavimleri, yine antik dönemde Kuzey Kafkasya’da yaşayan Ubuhlar da eski Saniglerin toprakları olan Şakhi Nehrinden Soçi’ye kadar olan alanı ele geçirdiler.
Kafkasya hakkında önemli bilgiler ayrıca XVI. Yüzyıl Polonyalı yazar Mate Mekhovita’nin kayıtlarında mevcut olup “iki Sarmatia hakkında antlaşma” isimli metinde Yunanlıların Abgazari ve Abgazeli dediği “Hazar halkı” hakkında yazıyor, onlar Megrellerin (MENGRELLI) ve Çerkeslerin (Circassi) komşuları olduğunu yazıyor [43]. Polonyalı bilim adamı Abgazari ve Abgazeli Yunanlıların verdiği isim olduğunu, her ikisinin de son ekinin Gürcüce olduğunu kabul ediyor. Böylece Interiano’nun söz ettiği ve yazara göre kendilerine Adige (Adiga) diyen o Cikilerin (Zychi) sadece Çerkesler olduğunu düşünebiliriz. Onların etnik sınırı da (siyasi sınır değil) o dönem için güney-doğu tarafında en fazla Şakhe nehrine kadar uzanabilirdi. Ubuhlara gelince, onların göçünün somut olarak ne zaman geçekleştiği bilinmiyor, ancak bir şey var ki, şunu anlayarak söyleyebiliriz ki İtalyan haritalarında görülen Şakhe Nehri havzasındaki Sanna isimli yerin ismi yukarıda söylendiği gibi Gürcü boyu Saniglerin isminden gelmekte olup Sanigler sonraki dönemlerde yok oluyor, onların yerine kuşkusuz Abaza-Adige kökenli Vardan’lar ortaya çıkıyor (Vardan/Вордан) [41][42]. Tüm bunlar yeniçağda bu bölgede yaşanan etnik değişimin açık örnekleridir.
XV. Yüzyıl sonu XVI. Yüzyıl başından itibaren bugünkü Abhazların atalarının Psou ve Bzipi nehirlerinin yukarı bölgelerine-membalarına yerleştikleri anlaşılıyor. Bzipi Nehri vadisinde bulunan ve yukarıda bahsettiğimiz Karbatri kalesi bu tarihlerden sonra imha edilmiş olmalıdır. XV. Yüzyıldan itibaren Bzipi Nehri vadisinde artık Abhaz yer adları görülmeye başlıyor ve aynı zamanda -mza formunda Abhazca morfolojik ekleme yaparak Gürcü kökenli coğrafik yer adlarının Abhazlarştırılmaya başlandığı (yani Apsuvalaştırma) ve bu şekilde envanter oluşturulduğu görülüyor [44].
XVI. Yüzyıla ait Kartuli Saeklesio Samartlis Dzegli (Gürcü Kilise Hukuku Kitabı) adlı eserin “Biçvintis İadgari (Biçvinta Hatıratı)” yer almakta olup şu bilgileri içermektedir: “Tekrar söylüyor ve hatırlatıyoruz, Sayın Mamia Dadini ve oğlu hamimiz Levan Dadiani ve oğulları Giorgi ve Mamia Dadiani siz, Biçvinta’nın görülmeye değer Meryem Ana ikonu… Apkhazeti’de Biçvinta çevresindeki Aitarne (აითარნე), Arukha (არუხა) ve Rabitsa (რაბიწა) köylerinin zeytinliklerini bağışladı.” [45].
Aitarne ve Rabitsa’nın Abhazca kökenli olduğu görülüyor, Arukhi adına gelince bu versiyon Abhazlaştırılmış (Apsuvalaştırılmış) olmalıdır, bu ismin kökü Samegrelo’da bulunan tarihsel bir köy olan Rukhi ismi ile örtüşmektedir. Görüldüğü üzere III. Mamia Dadiani’nin (1512-1533) bu bağışına daha sonra I. Levan Dadiani (1533-1572) ve aynı şekilde IV. Mamia Dadiani de (1882-1590) onay vermiştir. Aynı şekilde bu belgeden bu bölgenin siyasi olarak Dadiani’lerin idaresi altında olduğu görülüyor.
Bu dönemde Şervaşide ve Dadiani arasındaki ilişkinin bir kez daha gerildiği ve Samegrelo ile Apkhazeti arasındaki sınırın doğuya doğru Anakopiya’ya kadar çekildiği görülüyor. XVIII. Yüzyıl rahibi, Gürcü tarihçi ve bilgini Egnetaşvili XVI. Yüzyılın ilk yarısı ile ilgili gelişmelere değiniyor, Gürcü kral-yöneticilerin arazi mirası hakkında şöyle diyor: “Dadiani yine ele geçirdi: Tskhenistskali’nin aşağı kesimi Leçkhumi aşağılarını, Svaneti dağının beriki yüzünü. Apkhazeti’nin yukarı kesimini. Ve Apkhazeti’yi Ciketi’ye kadar Şervaşidze ele geçirdi ve yine Şervaşidze Dadiani’nin tüm emirlerine itaat etmiyordu… Yine bunun dışında Gürcistan topraklarının bir kısmı bağımsızdı, bir kısmı İran’ın, bir kısmı Osmanlıların, bir kısmı da kuzeyli halkların işgali altındaydı [46]. Böylece Şervaşidze’ler yalnızca Dadiani’lerin etkisinden kurtulmak için değil kendi topraklarını genişletmek için de çabalıyordu. Yazarın bildirdiğine göre o dönemde Gürcistan’a bağlı bazı bölgeler İranlılar tarafından bazı bölgeler ise Türkler tarafından v.b. işgal edilmişti.
Samegrelo ve Apkhazeti arsındaki sınırın Anakopia’dan (şimdiki Akhali Atoni) geçtiği XVI. Yüzyılın 20-30’lu yıllarının Türk seyyahının seyahat raporunda açıkça belirlenmiştir. Bu belgeye göre “İmereti’nin aşağısında Guria var, burası Trabzon’a komşudur, onun ilerisinde Sokhumi’ye kadar Dadiani’nin ülkesi, orası eski zamanlarda liman imiş, onun yanında Elbruz [Kafkasya] dağlarının etekleri var, onun ilerisinde de Abaza ülkesi.” [47]. Bugünkü Apkhazeti Bölgesi'nde iki dağın denize kadar uzandığını, bunlardan birinin tam olarak Anakopia’da (Akhali Atoni), diğerinin ise Bzipi Nehrinin sağ yakasındaki Gagra tepeleri olduğunu belirtelim. Türk seyyaha göre Samegrelo ve Apkhazeti arasındaki sınır tam olarak Anakopia çevresi olmalıydı, buna başka tarihi kaynaklarda destek veriyor. Böylelikle XVI. Yüzyılın ilk yarısında Şervaşidze’ler topraklarını Anakopia’ya kadar genişletmeyi başardılar.
XIX. Yüzyılın İsviçreli Fransız bilgin Fridrich Dubois de Montpereux’un ifadesine göre Gürcistan Kralları döneminde filizlenmiş-gelişmiş bir yer olan Apkhazeti sonraki dönemlerde sürekli saldırıların objesi haline geldi. Sınırları Ciketi’ye kadar uzanan Dadianilerin ülkesi sürekli olarak Türklerin ve Çerkeslerin saldırısına maruz kalıyordu. Bunun sonucunda iki yüzyıl önce zorunlu olarak sınırı önce Anakopia’ya (Les Dadians contraints de transporter leur frontière à Anakopi il y a deux siècles), sonra da daha doğuya Ğalindzga’ya (jusqu'à la Galazga) çektiler ve Apkhazeti, bu talihsiz bölge tıpkı Amerikan savaş tutsakları gibi vahşileşti; tüm yapılar yıkıldı, tüm kiliseler yıkıldı, tahrip oldu; medeniyetin tüm izleri silindi. Enguri’ye kadar bir tek piskoposluk dahi kalmadı [48]. Yönettiği topraklar bu Abaza-Adige kabilelerine sınır olan Şervaşidze ailesi onlara direnç gösteremedi, fakat bu süreci kendi lehlerine kullanmayı başardılar. Apkhazeti’ye gelip yerleşen dağlıları Apkhazeti yöneticileri kendi topraklarını genişletmek için Samegrelo’ya karşı yaptıkları savaşlarda savaşçı olarak kullanıyorlardı. Abazalar ve Adigeler savaştaki cesaretleri ile ünlü idiler. Doğrusu Abhazlar onların vasıtası ile Odişi (Samegrelo) Prensliği aleyhine kendi topraklarını genişlettiler, sonrasında da bunu etnik değişim takip etti. Abhaz soyadları ile ilgili nesilden nesile naklonulan hikâyelere göre onların atalarına faklı köyleri doğrusu Apkhazeti’nin yöneticileri vermiş olup onlar Apkhazeti’ye gerçekte o zaman yerleştiler [49]. Sonuçta bugünkü Apkhazeti’de etnik yapı yavaş yavaş değişiyordu. Güçlenmiş olan Osmanlı İmparatorluğu ise Gürcistan’a karşı her bakımdan, her yönden faaliyet göstermeye çabalıyordu. Cikiler Osmanlı İmparatorluğu'nun hizmetine girdiler ve bu Gürcistan topraklarına sürekli olarak saldırıyorlardı.
Bu dönemde İmereti tahtında Kral III. Bagrati (1510-1565) oturuyordu. O, enerjik bir politika yürütmek için çabalıyor, kendi krallığının iç birliğini ve dış düşmanla (en başta Osmanlı İmparatorluğu) mücadele etmeye çalışıyordu. Batı Gürcistan’a karşı Osmanlı saldırıları onun tarafından yapılıyordu. Saldırıların bir yönü kuzey-batı tarafı olup buradan olan saldırıları esasen Cikiler yapıyor, saldırı yapılan ikinci cephe güney-batı tarafından Gonio kıyı bölgesinden ve üçüncü saldırı yönü de güneyden Samtskhe Saatabago (Samtskhe Prensliği) istikametinden oluyordu. Osmanlı saldırılarından ülkeyi korumak için bu üç yolu da turmak gerekiyordu. Tüm bunları göz önünde bulunduran İmereti Kralı III. Bagrati dikkatini ilk önce kuzey-batı sınırına verdi. Bunun için I. Vamek Dadiani gibi Cikilerin kalelerini yok etmek ve onları tamamen itaat altına almak gerekiyordu. Cikilerin etkisiz hale getirilmesi ile İmereti Krallığı kuzey-batı yolunu kapatmış olur, Gürcistan böylece Osmanlılara karşı dayanabilirdi.
Yukarıda ifade edildiği gibi artık Bzipi çevresinde yerleşmiş bulunan Cikiler Kuzey Kafkasya’daki Abaza kabileleri ile akraba idi ve birbirleriyle ittifak halinde olmalıydılar. Bu dönemde Kuzey Kafkasya’dan gelenler tarafından, dağlık alanda bulunan ve Samegrelo yöneticisinin bölgeyi onlardan korumak için yaptırdığı «K a r b a t r i» kalesi artk imha edilmiş olmalıydı. Bu kabileler artık Batı Gürcistan’a yani merkezi Biçvinta’da bulunan Apkhazeti Katalikos-Patrikliği sınırlarına çok yakın idiler. Tüm bu gelişmelere karşılık olarak 1533 yılında Kral III. Bagrati’nin inisiyatifi ile Guria ve Odişi Beyleri I. Mamia Gurieli (1512-1534) ve III. Mamia Dadiani (1512-1533) deniz yolu ile Ciketi’ye sefer düzenlediler. Gürcü askerleri yaklaşık 100 gemiyle Ciketi’ye hareket etti. Görüldüğü kadarıyla Batı Gürcistan yöneticileri bu sefere özel olarak hazırlandılar ve zamanını da ona göre belirlediler. Kış mevsiminde Karadeniz'de gemicilik ve seyahat kesiliyordu, bu yüzden de Cikiler için bu beklenmedik bir durum olmalıydı. Gürcü tarihsel kaynaklarında bu savaş hakkında detaylı bilgi verilmektedir: 1533 yılında Mamia Dadiani ve Mamia Gurieli savaş için 30 ocakta denizden gemilerle Ciketi’ye gittiler. Savaşın ilk günü zafer elde ettiler; ikinci gün olan Cuma günü ise kendi askerleri Dadiani’ye ihanet ettiler. Ve onu terk ettiler, Dadiani’yi, Gurieli’yi ve Gurieli’in askerlerini yalnız bıraktılar; Cikiler hemen geldi, yine bir çarpışma oldu, Dadiani, Gurieli ve Gurieli’nin askerleri onların çoğunu öldürdü. Savaştan yorgun düşen dönek Tsanda İnaldipa (ცანდა ინალდიფა) ihanet etti, Dadiani’yi yalnız bıraktı, Cikiler hemen geldi, tamamen yalnız kalan Dadiani’yi, Gurieli’yi ve onun üç kardeşini ve piskoposu yaraladılar ve askerlerini esir aldılar. Katalikos Malakia gitti, para karşılığı esirleri serbest bıraktırdı, ölüleri de aldı [50].
Yani, 30 Ocakta gerçekleşen ilk çarpışmada Cikilerin yenildiği anlaşılıyor, ancak ikinci gün Mamia Dadiani’nin kendi askerleri ile arasında anlaşmazlık meydana geliyor ve Odişi birlikleri kendi komutanlarını terk ediyor, yine Dadiani, Gurieli ve Gurieli’nin askerleri Cikilerle tek başlarına mücadele ediyor, ikinci gün meydana gelen kanlı çarpışmalarda yeniliyorlar. Cikiler Gurieli’nin oğlu Giorgi ve onun aznavurlarını (beyler) öldürüyorlar. Tsanda İnaldipa’nın (ცანდა ინალდიფა) ihanetinden sonra da Mamia Dadiani de ihanetle öldürülüyor, Guria yöneticisi (Eristavi) Mamia Gurieli, onun kardeşleri, Piskopos ve askerler esir düşüyor. Savaştan sonra Katolikos I. Malakia Abaşidze (1519-1540) Ciketi’ye gidiyor ve para ile tutsakları ve ölüleri alıyor.
Görüldüğü gibi çok önemli kaynaklar mevcut olup çok şeyi göz önüne sermektedir. Her şeyden önce şunu belirtmek gerekir ki Mamia Dadiani ile birlikte Mamia Gurieli’nin bu savaşa katılmış olması ortak devlet mensubu olmanın koşulu idi. Esas amaç ise Osmanlı İmparatorluğu'nun yolunu kesmek ve kuzey-batıdan basınç yapan ve artık Biçvinta bölgesine kadar gelmiş Gürcü olmayan elementlerin etkisiz hale getirilmesiydi. Şu gerçeği belirtmek gerekiyor ki Şervaşidze buna karşı olanlar arasında yoktur ve Gürcülerin koalisyonunda da görülmemekte, bağımsız hareket etmektedir. Bunun açıklanması mümkündür. O dönemin Ciketi’si (artık Gagra bölgesine kadar gelen) bu zamana kadar yüzyıllar boyunca Şervaşidze’lerin yönetimi altında idi, şimdi ise onların yönetiminden de Batı Gürcistan Kral ve yöneticilerinin yönetiminden çıkmış ve Osmanlı İmparatorluğu hizmetine girmiş olmalıydı. Dolayısıyla bu sefer Şervaşidze’lerin eski pozisyonunu bu bölgede yeniden verebilecekken gördüğümüz gibi her şey başarısızlıkla sonuçlandı. Bu dönemden itibaren Bzipi Nehri'ne kadar genişlemiş olan Ciketi Şervaşidze’lerin doğrudan yönetiminde olmaktan çıktı, onların yönettiği alanlar Bzipi Nehrinin sağ tarafından başlıyor ve doğuda önce Anakopia’ya kadar geliyordu, yine daha sonra yüzyıllar içerisinde Şervaşidze’ler kademeli olarak kendi topraklarını genişletmeyi sürdürdüler. Aynı şekilde bu çarpışmanın olduğu yer de ilgi çekicidir. Kaynakta bu tarafın yöneticisi olan Tsanda İnaldipa’dan söz edilmiş olup gerçekte onun ihaneti sonrası Mamia Dadiani öldürülmüştür. Tsani (ცანი) eski bir Gürcü boyu olan Saniglerin (სანიგები) isminin bir söyleniş biçimidir. Tsani’lerin (ცანების) yani Sanigler’in (სანიგების) başındaki Beyin soyadı esasen bu Gürcü boyunun adı olan “Tsandia” formunu taşıyordu. Fakat yeni çağdan itibaren Cikilerin baskısı sonucunda bu bölgedeki Gürcü halkın imhası, sürülmesi ve kısmen de asimilasyonu gerçekleşti, bu bölge artık Cikilerin bölgesi haline geldi, dolayısıyla Cikilerin boyu Gagra’ya kadar yayıldı ancak bölgenin yöneticisi yine de Gürcü formunda eski Tsandia (ცანდია) ismi ile anılmıştır. Aynı zamanda ikinci isim olan İnaldipa’nın (ინალდიფა) açıkça Abhaz (აფხაზური) ismi olduğu görülüyor; bugünkü Abhazların önemli kısmının soyadındaki son ek esasen bu şekilde “ipa” formundadır. Dolayısıyla bizim için Gagra’dan ileride yaşayanların hangi kökenden geldiği açık hale geliyor. Gerçekte bugünkü Abhazların atalarından biri bunlar ve sonraki yüzyıllarda kendi yaşadıkları alanı genişleten ve bugünkü Abhazeti bölgesine nüfuz eden akraba Kuzey Kafkas halkı Abaza-Adige gruplarıdır. Savaşın cereyan ettiği yerin lokalizasyonu için, Cikiler ve Gürcüler arasındaki savaşın cereyan ettiği yerin Gagra ve Soçi arasında bir yer olduğu söylenebiliriz. Tsani boyunun anılmış olması dışında bu tahmini güçlendiren başka bir gerçek daha var ki kaynağın verdiği bilgiye göre Ciketi’ye “katolikos Malakia gitti…” ve esirleri onlardan parayla aldı. Nereden gitti? Batı Gürcistan katalikosluk merkezi o dönemde Biçvinta’da idi. Dolayısıyla yukarıda bahsedilen savaş Biçvinta’nın batısında gerçekleşti çünkü Katolikos Malakia Cikilere gitti. Böylece kaynağa göre birçok şey aydınlığa kavuşuyor. Bugünkü Abhazların doğrudan atalarından biri olan Cikiler Bzipi Irmağı'nın sağ tarafına henüz yerleşmiş değildir. Bzipi vadisine gelince bu dönemde büyük ihtimalle dağların arka yüzünden gelen Abaza grupları artık bu bölgeyi ele geçirmişti. Bu olayların sonrasında İmereti Krallığı sınırı Gagra’ya çekildi. Daha sonradan Ciketi olan Eski Sanigeti (Sanigia) artık siyasi olarak Gürcü dünyasından koptu. Yaklaşık 200 km şerit farklı kabilelere bölünmüş Abaza-Adige boylarının eline geçti. Eskiden olduğu gibi yine Odişi yöneticisine bağlı olan ve İmereti Krallığı sınırları içerisinde olan Apkhazeti Eristaviliği bölgesine gelince, orası XVI. Yüzyıl sonuna kadar bir taraftan batı yönünde Bzipi Nehri'ne ve diğer taraftan da Anakopia tepelerina kadar olan alanı kapsıyordu. Türk gezginin benzeri şekilde daha sonraki dönemde Vakhuşti Batonişvili de Apkhazeti sınırlarını yazıyor. O şöyle diyor “yine Apkhazeti snırları; doğu sınırı Anakopia’nın batısındaki küçük dağ, Kafkas Dağları'ndan denize kadar. Batı sınırı denizden Kapeti Nehri'ne [Bzipi]… Kuzey sınırı Kafkas Dağı, güneyde Karadeniz [51]. Kuzey-batısı sınırında Ciketi var, Vakhuşti’nin dediğine göre Ciketi Kapoeti suyu yani Bzipi nehrinen başlıyor, batısıda ve güneyinde Karadeniz, kuzeyde ise Kafkas Dağları var. Daha önce söylendiği gibi bu Ciketi’de Kuzey Kafkasya Bölgesi'nde olduğu gibi bir kısmı da erken orta çağda Şakhe Nehri’nin yukarılarında yaşayan ve Gürcü boyu Saniglere komşu olan bugünkü Abhazların ataları yaşıyordu. Yüzyıllar boyunca onların güneye doğru yavaş-yavaş gelişi ve bölgeyi ele geçirmeleri gerçekleşiyor, buna paralel olarak da Kuzey Kafkasya’dan onların akraba boylarının yeni akımlarının yavaş yavaş bu bölgeye gelişi gerçekleşiyor. Sonuçta yerli Kartvel halkın bir kısmı doğuya doğru çekildi, bir kısmı ise bu grupların arasına karıştı. Bu dönemin Ciketi’si Soçi bölgesine kadar gidiyor, orada da yukarıda belirttiğimiz gibi yeni çağda bu bölgeye yerleşmiş olan Ubıhlara komşu oluyordu. Vakhuşti Bagrationi’nin haritasında veya onun Fransızca versiyonunda o dönemin Samegrelo’su yani Odişi, Apkhazeti ve Ciketi sınırları gerçekten bu şekilde gösterilmiştir. Ciketi’nin bağımsız bir yöneticisi olmasına ve burası artık doğrudan İmereti Krallığı sınırları içerisene girmemesine rağmen yukarıda söz edilen atlaslarda Ciketi yine Gürcü bölgesinde gösterilmiştir. Görüldüğü gibi zaman zaman bu bölgede Şervaşidze’lerin belli yetkileri hala var. Vakhuşti Bagrationi Apkhazeti’nin siyasi merkezinin Zupu olduğunu söylüyor. Bu isimde bir yer nehir kıyısında bulunuyordu ve bu nokta aynı şekilde onun yaptığı haritada veya çoğaltılmış versiyonlarında gösterilmeltedir. O Zupu hakkında şunu yazıyor; “küçük bir kentvari Zupu var, burada evler ve Şervaşidze’nin ikametgâhı var, Abhazları buradan yönetiyor”. [52] Zupu suyuna bugün Khipsta deniyor, yine Zupus Likhni de deniyor.
Böylece XVI. Yüzyılın başlarından itibaren Apkhazeti ile Odişi (Samegrelo) arasındaki sınırın bugünkü Akhali Atoni’nin bulunduğu yer olan Anakopia’dan geçtiği anlaşılıyor. Dolayısıyla Apkhazeti yönetimi altındaki topraklar bugünkü Gudauta ilçesi idi, yine Bzipi’de XVI. Yüzyılın ilk yarısında İmereti Krallığı yöneticilerinin kontrolünü kaybettiği Ciketi başlıyordu, bu bölge bağımsız yöneticiler tarafından yönetiliyor ancak zaman zaman Apkhazeti yöneticisinin idaresi altına giriyordu. Halkın mutlak çoğunluğunu Ciketi’de farklı Abaza-Adige grupları oluşturuyordu, ancak XVI. Yüzyıl Apkhazeti’si için aynı şeyi söyleyemeyiz. Siyasi sınır doğuya doğru çekildiği ve Kafkasya’nın dağlık bölgesinden ya da Ciketi’den yeni yeni Abaza akımları bugünkü Apkhazeti bölgesine geldiği halde bu bölgede Gürcü (Megrel-Laz, Gürcü) halkın hala var olduğunu sonraki dönemlere ait kaynaklar da onaylamaktadır. Bugünkü Apkhazeti’nin büyük kısmı ise Anakopia’dan Enguri’ye kadar olan bölge Odişi yani Samegrelo’ya bağlı idi ve halkının mutlak çoğunluğu Gürcü (Megrel-Laz, Gürcü) idi.
Ciketi’deki yenilgiden sonra buranın Gürcü devleti sınırlarından çıktığı bir gerçektir ancak Dadiani’ler Apkhazeti’deki etkisini yine de korudu. Kral Bagrati'ye gelince, o Türklere karşı mücadelesini sürdürdü ve Güney Gürcistan’ı kendi etkisine alma mücadelesi başladı. 1547yılında Osmanlı ordusu Guria’ya saldırdığında, Ciketi’de ölen III. Mamia Dadiani’nin oğlu I. Levan Dadiani (1533-1572) Guria’ya yardım etmek için “Odişilileri ve Abhazları topladı” ve kendi topraklarında kamp kurdu ancak siyasi entrikalar nedeniyle Dadiani Gurieli’ye yardım edemedi ve Ç’aneti (Lazeti) Osmanlılara kaldı [53].
Bundan kısa süre sonra I. Levan Dadiani ve Kral III. Bagrati arasındaki ilişkiler gerildi. Kral Dadiani’yi kandırarak yakaladı ve Gelati Manastırına kapattı. Ancak O, 1550 yılında oradan kaçtı ve Samegrelo’ya döndü. O kendi bağımsız beyliğini ilan etti ve 1577 yılınca Osmanlı Sultanına da onaylatarak “Kral Dadiani” ünvanı da aldı. Kaynakların verdiği bilgiye göre Levan Dadiani İstanbul’a gitmiş, sürekli olarak Samegrelo’ya saldıran ve Dadiani’lerin topraklarını ele geçiren Cikilere karşı savaşmak için Sultan’dan birkaç büyük sandal (კატარღა) da almıştır. Aynı zamanda onun Cikilerle savaşmaya özel ilgisi de olmalıydı çünkü 1533 yılında babası Mamia Dadiani’yi öldürmüşlerdi. Ancak Marino Kavali’nin verdiği bilgiye göre bizzat İstanbul’a giden ve sultandan kadırgalar alan Dadiani kısa sürede bu şekilde yardım alarak Osmanlılara daha bağımlı olacağını fark etti. Bu nedenle Dadiani sultana teşekkür etti ve komşusu ile barışmayı daha gerçekçi bularak barıştı [54]. Bu anlaşma sonucunda Cikilerin Gürcistan’ın Karadeniz kıyılarına saldırıları bir süre durdu.
Levan Dadiani 1572 yılında ölünce tahtına oğlu III. Giorgi oturdu ancak bu yeni yöneticinin yerine kısa zamanda kardeşi IV. Mamia Dadiani geçti. Giorgi Dadiani gelişmelere uyum sağlamadı, Odişi’de iç savaş başladı ve neredeyse altı yıl sürdü. Gürcü kaynakların verdiği bilgiye göre III. Giorgi yukarıda belirtildiği gibi yardım için “Abhaz, Ciki ve Çerkesleri” kullandı. Bu kaynaktan, o dönemde “Ciki” ve “Abhaz” terimlerine hangi anlam yüklendiği iyi görülüyor. Bu iç savaş Odişi’nin Apkhazeti’deki etkisini fazlasıyla zayıflattı. 1578 yılında Mamia Dadiani beyliğin tahtını yeniden kardeşi Giorgi’ye devretti. Giorgi Dadiani işleri yoluna koymaya başladı, aynı zamanda Apkhazeti’deki etkisini de yeniden kazanmaya girişti ancak bu dönemde öyle süreçler gelişti ki Kafkasya’da o dönemin siyasi gerçeklerini ve aynı zamanda bugünkü Apkhazeti Bölgesi'nde etnik süreci radikal biçimde değiştirdi.
1578 yılında Osmanlı İmparatorluğu ile İran arasında yeni bir savaş başladı. Türkler başlangıçta Gürcistan’ın Karadeniz kıyılarını işgal etmeye, bu sayede Batı Gürcistan’ı geçerek Kafkasya ötelerine kestirme bir yol açmaya gayret ettiler. 1578 yılında Tskhumi (Sokhumi) körfezine Osmanlı filosu girdi, başında Sokhumi Beylerbeyi olarak atanan Çerkes Haydar Paşa bulunuyordu. O hiçbir direnişle karşılaşmadan şehre girdi ve Beylerbeyliğini yönetmeye başladı. Osmanlı İmparatorluğu tarafından gerçekleştirilen bu hareket İran’da görev yapan Avrupalı tarihçi Gausardo’nun sözleri ile “Gürcü İverialıların Sokhumi ve Batumi’sinin” boyun eğdirilmesini ifade ediyordu [55]. Bundan sonra Osmanlılar Sokhumi kalesini inşa etmeye başladılar, bu amaca ulaşmak için de antik Dioskuria-Sebastapolis’in Gumisti Nehri'nin sağ yamacında, denize yakın bir noktada bulunan kalıntılarını kullandılar. 1579 yılında ise Osmanlılar Poti’yi de ele geçirdiler. Böylece Batı Gürcistan’ın Karadeniz kıyılarının en önemli kısmı onların eline geçti ancak Sokhumi Beylerbeyliği yine de uzun ömürlü olmadı. Haydar Paşa kenti 1580 yılında terk etti, ondan sonraki paşanın ismi ise kaynaklarda geçmiyor. Belgelerden anlaşıldığına göre Osmanlılar sonraki zamanlarda Sokhumi’den şehir yönetimini tahliye ettiler. Sokhumi Beylerbeyliği'nin varlığı böylece sona ermiş olup görüldüğü kadarıyla defter de kullanılmamıştır. Bu dönemde beklenmedik bir şey oldu, Sokhumi Dadiani’ler yerine gelişmelerden yararlanan Şervaşidze’lerin yönetimine girdi. Odişi Prensliği yaklaşık 40 km kıyı şeridini kaybetti ve Apkhazeti ile Samagrelo arasındaki güney-doğu yönündeki sınır Kelasuri Nehri bölgesine kadar çekildi. Sonuçta stratejik olarak en önemli bölge Dadiani’lerin yönetiminden çıktı. Cenevizlilerin Gürcistan’da bulunduğu dönemdeki Dadianiler için büyük geliri olan Tskhumi (Sokhumi) şehrinin önemi onların ayrılmasından sonra büyük oranda azaldı. Ancak sonraki dönemde Sokhumi’nin rolü yavaş yavaş artıyordu. XVI. Yüzyılın ilk yarısında Tskhumi (Sokhumi) Karadeniz kıyısındaki önemli şehirlerden biri idi. Bu dönemde Sokhumi’den Kırım’a deniz yolu ile büyük oranda koza ve ambalajlanmış pirinç götürülüyordu [56]. Meydana gelen olaylar Odişi Prensliği'ne hem siyasi hem de ekonomik darbe vurdu, bir açıdan tüm bunların sonucunda Dadiani’lerin geliri önemli oranda azalırken diğer açıdan da onların doğrudan yönetimindeki yerler kuzey-batı tarafından daraldı.
Anakopia’dan Kelasuri’ye kadar olan bölgenin Apkhazeti sınırları içerisine girmesinden sonra bölgede etnik yapı önemli ölçüde değişti. Buna rağmen daha sonraki dönemlere ait kaynaklara göre Gürüler (Megrel-Laz, Svan, Gürcü) burada yine yaşıyordu, bu bölge Apkhazeti Bölgesi'ne dâhil olduktan sonra bu topraklarda bugünkü Abhazların ataları yerleşmeye ve farklı yöntemlerle oralı Gürcülere (Megrel-Laz, Svan, Gürcü) zulmetmeye başladılar. Halkın bir kısmı asimilasyona maruz kaldı, bir kısmı doğuya Dadiani’lerin yönetimindeki topraklara göç etti, yine bir kısmı da tutsak edilip köle olarak Osmanlı İmparatorluğu'nda satıldı. Şu gerçeği de belirtmek gerekiyor ki o dönemin Apkhazeti’sinde hiçbir hakka sahip olmayan köle statüsündeki insanları ifade etmek için Abhaz diline «A g r u a» terimi yerleşmiş olup bu kelime Abhazca «Megrel» anlamına gelmektedir. Kaynakların bildirdiğine göre Apkhazeti’de «Agrua» iki anlama geliyordu: 1) Yerli yani orada doğup büyümüş, dolayısıyla oranın yerlisi halk; 2) Yeni gelen, savaşta veya baskınlarda kaçırılmış olanlar [57]. Tskhumi (Sokhumi) şehrine, buraya yerleşen Abaza kolonizasyonu tarafından yani bugünkü Abhazların atalarının dilinde, yukarıda belirttiğimiz gibi Kuzey Kafkasya’da bulunan ve önceki yüzyıllarda Abaza kabilelerinin yaşadığı, Apkhazeti’ye geldikleri yerin ismi Aqua (Аҟәа) deniyordu. Buna rağmen şehrin Gürcüce olan «Tskhumi» adının Arap ve Türk dilinde «Suhum» veya «Sohum» şeklindeki ifadesi değişmemiş olup yine dönemin kartografik haritalarında bu şekilde yazmaktadır [58][59][60].
Aynı zamanda şunu da söylemek gerekir ki sonraki dönmelerde yaşayan Megreller Sokhumi’ye «Aquacinkha» diyorlardı [61] Toponimin değişmesinin sebebi de ne zaman değiştiği de açıktır. Bu Gürcü şehri Tskhumi eskiden büyük ve filizlenmiş-gelişmiş bir şehir iken bu dönemden sonra Osmanlıların biçok defa ele geçirmesi ve soyması, aynı şekilde Şervaşidze’ler tarafından bu bölgenin ele geçirilmesinden sonra artık sadece bir kale oldu. Birkaç yüzyıl boyunca Sokhumi’nin önemi azaldı. Dolayısıyla tüm bunlar Megrellerin konuşmalarına da yansıdı, onlar Kuzey Kafkasya’dan gelen kabilelerin kullandığı ismi benimsediler ve kendilerine göre bu şekilde düzelttiler.
Bu olaylardan sonra VI. Mamia Dadiani Odişi’nin Apkhazeti üzerindeki siyasi etkisini yeniden tesis etti. Apkhazeti’de Samegrelo’nun otoritesi onun varisi Manuçar Dadiani döneminde de (1590-1611) sürdü [62]. Dadiani’lerin başaramadığı şeylerden biri şuydu; onlar Tskhumi (Sokhumi) ve Anakopia’nın da içinde olduğu Anakopia’dan Kelasuri’ye kadar olan toprakları geri alamadılar. Bu topraklar Samegrelo Prensliği'ne bağlı olan Apkhazeti sınırları içerisinde kaldı ve zamanla etnik yapısı değişmeye başladı.
Tskhumi’ye Türklerin gelişinden bir süre önce, yaklaşık 1568-1578 yılları arasında Katolikos Evdenon Çkhetidze (1557-1578) döneminde Katolikosluk merkezi Biçvinta’dan Kutaisi’ye taşındı [63]. Bu, XVI. Yüzyıldan itibaren Kuzey Kafkasya’dan Abaza-Adige gruplarının bugünkü Apkhezeti’ye gelmesi, Biçvinta ve bugünkü Apkhazeti'nin tüm doğu kısmının kolonizasyonu sonucu etnik yapının tamamen değişmesinin getirdiği kaçınılmaz bir durumdu. Yukarıda söylendiği gibi yeni gelenerin Hıristiyanlıkla hiçbir ilgileri yoktu, onlar pagan kültüne tapıyorlardı. Gelen gruplar tarafından Apkhazeti’nin farklı farklı yerlerinde putperestlik tapınakları yapıldı. Oradaki Gürcü kiliseleri ise soyuldu ve boşaldı. Birkaç yüzyıl önce dünyaca ünlü olan ve aydınlanmanın güçlü bir merkezi olan Biçvinta Kilisesi gerçekte fonksiyonunu kaybetti ve etrafı putperest halk tarafından çevrildi.
Onise Gelaşvili
Gürcüceden çeviren: Erdoğan Şenol (ერეკლე დავითაძე)
Kaynakça
[1] Marino Sanuto, I Diarii, vol. 8 Venezia, casa editoriale Italia;Editore: Guglielmo Berchet 1879
[2] Ibidem
[3] Hercules Siculus Sive Studium Geographicum: Cujus Argumentum,Avtore Ioanne Baptista Nicolosio,Tomvs Primvs/Cujus Argumentum sequens Pagina explanat ; ROMAE MDCLXX ; p-261
[4] Dell'Hercole e studio geografico di Gio. Battista Nicolosi Dottore di Sacra Theologia / Volume Secondo ; ROMA MDCLX
[5] Battista Agnese- Portolan Chart of Europe Showing the British Isles f. 7v/1540 ;Online Gallery : British Library - http://www.bl.uk/onlinegallery/onlineex/unvbrit/p/zoomify82753.html
[6] Il designo della prima parte delasia... / Giacomo di Gastaldi ; Fabio Licinio f.Bibliothèque nationale de France, GEDD-655(77RES)Relation : Notice d'ensemble : http://gallica.bnf.fr/ark:/12148/btv1b550045073/f1.zoom.r=Giacomo%20Gastaldi.langEN
[7] La descrittione della prima parte dell'Asia con i nomi antichi et moderni / Di Jacopo Gastaldi Piemontese Cosmografo ; Restituita da Antonio Lafreri ; Jacobus Bossius Belga incidebat ; Bibliothèque nationale de France, GEDD-1140(69RES) Relation : Notice d'ensemble : http://gallica.bnf.fr/ark:/12148/btv1b55000020h/f1.zoom
[8] Marino Sanuto, I Diarii, vol. 8 Venezia, casa editoriale Italia; Editore: Guglielmo Berchet 1879
[9] Григорий Чурсин ''Материалы по этнографии Абхазии''. Абхазское государственное издательство. Сухуми. 1957. с : 32-36
[10] Bakhia Okruaşvili, S. Abkhaz Etnogenetik Konusu: [Soy tapınakları] / S. Bakhia-Okruaşvili // Klio: İlginç almanak-Tiflis, 2000, Sf. 6
[11] Ш. Д. Инал-ипа ''Вопросы этно-культурной истории абхазов'' Сухуми - 1976 /Издательство "Алашара" ; с – 175
[12] Bakhia Okruaşvili, S. Abkhaz Etnogenetik Konusu: [Soy tapınakları] / S. Bakhia-Okruaşvili // Klio: İlginç almanak-Tiflis, 2000, Sf. 6
[13] Secundo volume delle navigationi et viaggi/Giovanni BattistaRamusio/ Venetia MDLIX ; p-141 https://archive.org/stream/secundovolumedel00ramu#page/n343/mode/2up
[14] Atlantic Coasts of Europe and the Western Mediterranean, circa 1555 by Freducci, Angelo de Conte : National Maritime Museum, Greenwich, London / Online Gallery : http://collections.rmg.co.uk/collections/objects/541158.html
[15] F. Élie de La Primaudaie - Études sur le commerce au Moyen Age: histoire du commerce de la Mer Noire et des colonies génoises de la Krimée ; Paris 1848 ; p- 239 https://archive.org/stream/tudessurlecomme00primgoog#page/n267/mode/2up
[16] Atlas nautique de l'océan Atlantique Nord-Est, de la mer Méditerranée et de la mer Noire] / Gratiosus Beninchasa Anconitanus composuit Venetijs Anno domini MCCCCLXVI –http://gallica.bnf.fr/ark:/12148/btv1b59011091/f6.zoom.r=Atlas+nautique+de+la+mer++mer+Noire.langEN
[17] Atlas nautique de l'océan Atlantique Nord-Est, de la mer Méditerranée et de la mer Noire] / Gratiosus Benincasa Anchonitanus composuit Rome Anno domini MCCCCLXVII - http://gallica.bnf.fr/ark:/12148/btv1b5901110p/f6.zoom.r=Atlas+nautique+de+la+mer++mer+Noire.langEN
[18] Fragment de la carte marine de Fréduce d'Ancone, tirée de la Bibliothèque de Wolfenbuttel / J. Potocki ; Bibliothèque nationale de France, GED-7690 - http://gallica.bnf.fr/ark:/12148/btv1b84464984/f1.zoom.r=Carte%20%20%20de%20la%20Mer%20Noire.langEN
[19] Strabo, Geography 11.2.13 ;11.2.14 ; Strabo. ed. H. L. Jones, The Geography of Strabo. Cambridge, Mass.: Harvard University Press; London: William Heinemann, Ltd. 1924. - http://www.perseus.tufts.edu/hopper/text?doc=Strab.+11.2.13&fromdoc=Perseus%3Atext%3A1999.01.0198
[20] ''Le Périple de la mer Noire, par Arrien''/Henry Chotard,Paris 1860 ; p -30,31 https://archive.org/stream/lepripledelamer00arrigoog#page/n45/mode/2up
[21] Georgika. Bizanslı yazarın verdiği bilgiler hakkında, S. Kaukhçişvili yayını., II. Cilt, 1965, sf. 11
[22] Ibidem
[23] Ioane Sabanidze “Abo Tbileli’nin eziyeti” Sf. 66 | Online Galery : (Ge) Sf.: 60 :- http://brenner.fkidg1.uni-frankfurt.de/texte/etcs/cauc/ageo/gh/gh1/gh1.htm?gh1030.htm ; (En) - http://www.georgianweb.com/religion/abo.html
[24] Pavle İngorokva, : X. Yüzyıl Kartvel yazarı: Eski Gürcistan edebiyat, kültür ve devlet yaşamı hakkında yazılar-Tiflis: Sovyet yazarı, 1954: sf. 120
[25] Marie-Félicité Brosset- Histoire de la Géorgie depuis l'antiquité jusqu'au XIXe siècle, traduite di Géorgien par [Originaltit.:] Kharthlis chowreba ;S.Pétersbourg 1849 ; p 385
[26] The Georgian Chronicle ;Vol II p 201 (Ge)
[27] Pavle İngorokva,: Giorgi Merçule. X. Yüzyıl Kartvel (Gürcü) yazarı: Eski Gürcistan edebiyat, kültür ve devlet yaşamı hakkında yazılar-Tiflis: Sovyet yazarı, 1954: sf. 183
[28] Georgika, Bizanslı yazarın verdiği bilgiler hakkında, I. Cilt, Sovyet Bilimler Akademisi yayını, Tiflis, 1961. – Sf. 20
[29] Atlas de la Méditerranée et des côtes atlantiques de l'Europe] / Petrus Vesconte de Ianua ; Bibliothèque nationale de France, Lyon, Bibliothèque municipale, ms 175 http://gallica.bnf.fr/ark:/12148/btv1b550070918/f4.zoom
[30] Carte marine de l'océan Atlantique Nord-Est de la mer Méditerranée et de la mer Noire] : Majorque / Petrus Roselli composuit hanc cartam/in civitate Maioricarum anno domini/ MCCCCLXII / Bibliothèque nationale de France, département Cartes et plans, CPL GE C-5090 (RES) http://gallica.bnf.fr/ark:/12148/btv1b59011914/f1.zoom.r=Carte+de+l'Oc%C3%A9an+Atlantique+Nord-Est,+de+la+Mer+M%C3%A9diterran%C3%A9e+et+de+la+Mer+Noire.langEN
[31] Gratiosus Benincasa Anconitanus Composuit Ancone anno domini mcccclxx. Die viii Octubrie ; The British Library -Online Galery : http://www.bl.uk/onlinegallery/onlineex/unvbrit/p/zoomify82767.html
[32] Меретуков К. Х. Адыгейский топонимический словарь. М., 1990.
[33] Georgika, Bizanslı yazarın verdiği bilgiler hakkında, I. Cilt, Gürcistan Sovyet Bilimler Akademisi yayını, Tiflis, 1961. – Sf. 135-136
[34] Ibid გვ -10 .
[35] Малеин А.И. Введение к книге "Рубрук Вильгельм, Карпини Иоанн Плано. История Монголов / Путешествие в восточные страны" [1911] ; Текст приводится по изданию: Джиованни дель Плано Карпини. История монгалов. М. 1957.с 72 http://www.vostlit.info/Texts/rus/Karpini/frame9.htm
[36] Libellus de Notitia Orbis” Ioannes' iii. (De Galonifontibus?), O. P. Erzbischofs von Sulthanyeh, Archivum Fratrum Praedicatorum 8 (1938) ; p-108 https://archive.org/stream/LibeliusNottaOrbis#page/n27/mode/2up
[37] Historiae Ruthenicae scriptores exteri saeculi XVI ; collegit et ad veterum editionum fidem edidit Adalbertus de Starczewski.1841 ; p-68 https://archive.org/stream/historiaeruthen00stargoog#page/n84/mode/2up
[38] Vakhtang Gorgasali’nin yaşamı; Sf. 322-323/135 | Online Kütüphane; http://titus.uni-frankfurt.de/texte/etcs/cauc/ageo/kcx1/kcx1155.htm
[39] The Georgian Chronicle ;Vol IV p 801 (Ge)
[40] Ibid ;Vol IV p 817-818 (Ge)
[41] Carte réduite de la Mer Noire dressée pour le service des vaisseaux du roy par ordre de M. de Boynes, secrétaire d'état ayant le département de la marine / par le Sr Bellin ; Croisey sculp./Bibliothèque nationale de France, département Cartes et plans, CPL GE DD-2987 (5961 B) http://gallica.bnf.fr/ark:/12148/btv1b5962788p/f1.zoom.r=Carte%20%20la%20Mer%20Noire.langEN
[42] Karta Kavkazkago Kraâ ; Saint-Pétersbourg : 1872.Bibliothèque nationale de France, GED-6755
http://gallica.bnf.fr/ark:/12148/btv1b530067629/f1.zoom.r=georgie.langEN/,%E1%83%A0%E1%83%9D%E1
%83%9B%E1%83%9A%E1%83%94%E1%83%91%E1%83%A8%E1%83%98%E1%83%AA
[43] Conrad Gessner: Mithridate. Mithridates (1555) :Travaux D'humanisme Et Renaissance : Manfred Peters (Author), Bernard Columbat (Editor) /; p-164
[44] Teymuraz Gvantselidze, Abkhaz dili – yapısı, tarihi, fonksiyonu / “Universal” yayınları; Tiflis, Sf. 188
[45] Kartvel Samartlis Dzeglebi (KartvelKilise Hukuku kitabı). Cilt II. Metni yayınlayan, İ. Dolidze / Tiflis 1965; Sf.-179
[46] “Yeni Kartlis Tskhovreba” – Rahip Agnetaşvili | Online Galery - http://titus.uni-frankfurt.de/texte/etca/cauc/mgeo/kcx2/kcx2349.htm
[47] XVI. Yüzyılın ilk çeyreği Samtskhe Atabeyliği tarihi için Türk kaynakları. Türk belgelerinin tercümesi, araştırma yayını, Ts. Abladze. Tbilisi 1983. Sf.-57
[48] Frédéric DuBois de Montperreux - Voyage autour du Caucase, chez les Tcherkesses et les Abkhases, en Colchide, en Géorgie, en Arménie et en Crimée ; vol 1,1839 Paris ; p-315
[49] Bejan Khorava “Abhazların 1867 Muhacirliği” – Tiflis; “Ardanuç” yayınları, 2004
[50] Gürcistan yaşamı, (Paris kronikleri), metni yayına hazırlayan G. Alasanidze. Tiflis 1982, Sf-42
[51] The Georgian Chronicle; Vol IV p 784 (Ge)
[52] Ibidem
[53] The Georgian Chronicle; Vol IV p 814 (Ge)
[54] Eldar Mamistvalaşvili “Gürcistan dış politikası ve diplomasisi”; I. Cilt (XV-XVI); “Meridyen” yayınları; Tiflis. Sf. 470-471
[55] İl. Tabağua, Avrupa arşivlerinde ve kitaplarında Gürcistan /XIII-XX. Yüzyılın ilk çeyreği arası/ Cilt I. Tiflis, 1984, Sf. 113-114
[56] Abkhazeti-Gürcistan tarihinden yazılar, en eski çağlardan bu güne; Tiflis, “İntelekti” yayınları; Sf-161
[57] Фёдор Фёдорович Торнау, Воспоминания…, ч. 1, с . 58.
[58] Partie méridionale de la Russie européenne où sont distinguées exactement toutes les provinces, d'après le détail de l'Atlas Russien / par le Sr. Robert de Vaugondy fils ; Bibliothèque nationale de France, département Cartes et plans, GE DD-2987 (2968,2) http://gallica.bnf.fr/ark:/12148/btv1b53040210m/f1.zoom.r=Robert%20de%20Vaugondy.langEN
[59] Carte générale de la Georgie et de l'Arménie / dessinée à Petersbourg en 1738 d'après les cartes, mémoires, mesures et observations des gens du pays ; traduit du géorgien en françois ; Bibliothèque nationale de France, département Cartes et plans, GE DD-2987 (6562 B) http://gallica.bnf.fr/ark:/12148/btv1b53052941z/f1.zoom
[60] Carte réduite de la Mer Noire dressée pour le service des vaisseaux du roy par ordre de M. de Boynes, secrétaire d'état ayant le département de la marine / par le Sr Bellin ; Croisey sculp.; Bibliothèque nationale de France, département Cartes et plans, CPL GE DD-2987 (5961 B) http://gallica.bnf.fr/ark:/12148/btv1b5962788p/f1.zoom.r=Carte%20%20la%20Mer%20Noire.langEN
[61] Otar Kajaia, Megrelian-Georgian dictionary I-III, Tbilisi 2001-2004;
[62] B. Khorava, Odişi-Abkhazeti ilişkileri (XV-XVIII yüzyıllar). Tiflis, 1996, Sf. 71
[63] B. Lominadze, Kartvel (Gürcü) feodal ilişkileri tarihinden (Sinyorlar), Cilt 1., Tiflis, 1966; Sf. 177-186